Son yıllarda kök hücre uygulaması tıpta yaygın olarak kullanılmaya başlamıştır. Kök hücre uygulaması tıbbın her alanında uygulanmaktadır. Son yıllarda infertilite tüp bebek uygulaması öncesinde de uygulanmaya ve bu konuyla ilğili çalışmalar yapılmaktadır. Son derece yüz güldürücü sonuclar elde edilmeye başlamıştır.
Tabiki sadece kök hücre değil bedensel ve ruhsal kirlenmeninde modern tıp ve geleneksel tamamlayıcı tıbbın birlikteliği ile daha başarılı sonuclar alınmaya başlanmıştır.
Kök hücre ile ilğili olarak Tüp Bebek konusunda dünyaca ünlü Prof.Dr.Semra Kahraman'ın Bir yazısını sizlerle paylaşmak isterim...
Dünya ‘kök hücre’ araştırmalarını büyük bir heyecanla takip ediyor. Henüz deney aşamasındaki çalışmaları yürüten araştırma merkezleri, tedavi amaçlı uygulamalara da imza atıyor. Bunların bazılarında elde edilen başarılı sonuçlar, bilim adamlarını daha da umutlandırıyor. Ancak bu münferit sonuçlara bakarak “kök hücre ile kanser, alzheimer, parkinson, felç ve benzeri çaresiz hastalıklar yenilmek üzere” demek için henüz çok erken.
Kök hücre araştırmaları Türkiye’de de yapılıyor. Bu alanda Hacettepe, Akdeniz ve Ege üniversitelerinin ismi öne çıkıyor. Ülkemizde konuyla ilgili ve tek özel teşebbüs niteliğindeki araştırma ve geliştirme merkezi, İstanbul Memorial Hastanesi’ndeki Yardımcı Üreme Teknikleri ve Genetik Tanı Bölümü bünyesinde faaliyet gösteriyor. Genetik tanı sıklığına göre alanında dünyada ilk dörde giren bölümün başkanı Doç. Dr. Semra Kahraman’la ekip arkadaşı Moleküler Biyolog Necati Fındıklı, kök hücre konusunu Aksiyon’a anlattı.
Tüp bebek, mikroenjeksiyon ve genetik tanı işlemlerinin Türkiye’deki öncülerinden olan Semra Kahraman’ın yönettiği bölüm, özel bir hastane olmasına rağmen adeta okul vazifesi görüyor. Ülke geneline yayılan yaklaşık 70 tüp bebek merkezinin çoğunda, bir şekilde bölümünde bulunmuş kişiler çalışıyor.
Embriyonik kök hücreleri diğer hücre tiplerine dönüştürmeyi başarılabilinir. Yağ dokusu kaynaklı yetişkin kök hücre çalışmaları yaptıklarını anlatan Fındıklı, “Kök hücre çalışmalarının en önemli amacı günümüzde tedavi imkanı olmayan kronik hastalıkları, kanseri, yaşam kalitesini düşüren alzheimer ve parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkları tedavi etmek ve organ yetmezliğinden kaynaklanan problemleri gidermektir.
Hedeflenen amaç bugün tam anlamıyla gerçekleşmemiş olmasına karşın elde edilen gelişmeler bu ölümcül hastalıkların yakın gelecekte kök hücreler kullanılarak tedavi edilebileceğini göstermektedir” diyor.
Kök hücre çalışmalarının tek amacı uygun şartlarda uygun kişilere hücre nakli yaparak hastalıkların tedavi edilmesi değil. Tedavi edici ilaçların geliştirilmesi ve hastalıkların daha iyi tanınması da hedefler arasında. Semra Kahraman’ın sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
Kök hücreyi yapabilmeyi yardımcı üreme teknikleri sağlıyor. Kaynağımız embriyo ya da embriyo dışı dokular. Embriyodan elde edilen kök hücrelere inanarak bu işe başladık. Bilimde ileriyi hayal edebilmek ve görebilmek önemlidir. Ama hayal bilgiler doğrultusunda oluşmalıdır. Hedefimiz, bugün için tedavisi imkansız hastalıkların tedavisini sağlamak. Benim açımdan en önemlisi, kısırlıktan önce, hayatı tehdit eden ve bugün için net bir tedavisi olmayan hastalıkları tedavi etmek. Ailemde çok fazla kanserli var. Önemli bir kısmı yemek borusu kanseri. Tedavisi yok. Acaba kanser tedavisinde kullanılabilecek bir yöntem olabilir mi?
Ayrıca ilerleyici romatizmal hastalıklar, alzheimer ve parkinson gibi ilerleyici beyin hastalıkları var. Bunlar kanserden daha ağır. Kanserde en azından, kişi belli süre acı çekip sonra kaybediliyor. Ama ilerleyici beyin hastalıkları, bütün yaşam boyunca devam ediyor. Stefan Hawkinks, inanılmaz bir beyin ama ALS hastası. Suna Kıraç da öyle. ALS’li çok hasta var Türkiye’de. Bunların yanında çocuklarda sık görülen lösemi gibi kanser tipleri. Acaba hücre ve doku nakli kanser tedevisi için bir alternatif olabilir mi? Yola çıkış nedenimiz bu…
Bugün için şeker hastalığı çok önemli. İnsanı kısa sürede öldürmüyor, ama yaşam kalitesini çok azaltıyor. Yaşam kalitesini azaltan başka hastalıklarda da aynı şekilde kullanılabilecek mi diye düşünerek yola çıktık.
Nihai amacımız da şu… Biz, kısırlık tedavisiyle uğraşan bir merkeziz. Bugünkü ileri teknolojiye rağmen tedavi edemediğimiz iki grup hasta var. Biri hiç sperm üretimi olmayan erkekler. dostu Testislerden biyopsi alınsa dahi, hiç sperm gelişimi olmayan erkekler var. Bunlarda büyük ihtimalle genetik faktörler, spermi oluşurken belli bir noktada durduruyor. Bloke ediyor. Bu blokajın ötesine geçirebilir miyiz? Daha ileri hücreler elde edebilir miyiz? Bugün için cevap hayır. Bir sürü şey denendi ama hiçbiri bu tür erkeklerin tedavisine imkan vermiyor.
Sperm üretimi olmayan erkeklerde, kök hücreden sperm hücrelerini elde edebilmeyi hedefliyoruz. Bu birden hareket eden sperm hücrelerini elde etmek anlamında değil. Dölleyebilecek özellikte olan, daha ilkel de olsa sperme giden o ara hücreleri elde edebilmek ve bunları kullanarak döllenmeyi sağlamak. Kadınlarda da, yaşlanmış, yumurta sayısı azalmış ya da bitmiş olanları tedavi edemiyoruz. Acaba bu kadınlarda da olgun bir yumurtayı değil ama, olgun yumurtanın önceki hücrelerini kök hücreden elde edip sonra bunları olgunlaştırarak kullanabilir miyiz diye düşünüyoruz. Bu daha uzak bir hedef.
Genetik hastalıkların belki tedavisinde değil ama nasıl ortaya çıktıklarını anlayabilmek için yine kök hücre geliştirilmesi çok önemli. Akdeniz anemisi veya benzeri bir vakadan elde edilen embriyoların kök hücreye dönüştürülmesiyle bu hastalığın ortaya çıkışı ve seyrindeki bazı mekanizmaları anlamak mümkün olabilecek. Sadece tedavi amacıyla değil, bazı şeyler nasıl ortaya çıkıyor, bunları anlayabilmek için de kök hücre çalışmaları çok yol gösterici. İşin mekanizmasını öğrenirseniz tedavisini daha kolay yapabilirsiniz. Bu nedenlerle kök hücreye girdik? Gelecek vaat eden bir çalışma alanı olduğunu düşündük.
Bugünkü görüşler bizi yanıltabilir mi, yanıltabilir. Ancak ilk veriler gösteriyor ki, nihai olarak gidiş noktası hastalıklı veya doğru çalışmayan dokuların yerine mükemmelini bulabilmek. Bugünkü aşama bu dokuları üretmeye yönelik. Bugün acaba tedavi edebilir miyiz dediğimiz bazı hastalıklar için bugün yarın bulunan yeni tekniklerle çok sağlıklı hücreler elde edebileceğiz. Bugün karaciğer hücreleri elde edilebiliyor. Bunlar halen gerçek karaciğer hücreleri kadar sağlıklı olmayabilir. Önce bu hücreleri üretip sonra bunların gen yapıları bölünme süreçleri vesaire ile aynen vücutta üretilen hücre gibi buna eşdeğer hücrelerin üretilebilmesi mümkün. O yüzden bir şeye önce başlamak zorundasınız ki onu mükemmelleştirebilesiniz. Şu anda başlangıcın biraz ötesinde kök hücre çalışmaları. Belki yavaşça mükemmelleşmeye doğru gidiyor. Üstelik hiç de öyle 4-5 yıl gibi bir sürede olmayabilir. Süre daha kısalabilir. Bugün bile tek tük sonuçlar geliyor dünyanın farklı yörelerinden.
O yüzden biz kliniğe bu çalışmaları ilk etapta götürebilmek için çok ağır olmayan hastalıkları seçmeyi düşünüyoruz. Yani kök hücre verdiğimizde kişinin genel durumunu bozmayan hastalıkları. Ne olabilir? Rahim içi tamamen harap olmuş kadınlar geliyor bize. Bu şekilde bebek sahibi olmaları mümkün değil. Bu kadınların rahim içi için kök hücre enjeksiyonları veya ilerleyen ortopedik hastalıklar, yanıklar, ciltte olan çok ağır deformiteler, kemik bozuklukları bunlarla başlanabilir ve daha ileriye doğru gidebilir kök hücre çalışmaları.
Ülkemizin sağduyulu davranacağını bekliyorum. Çok gelişmiş olduğunu iddia eden birçok ülkede uygulanmayan ama insanlığın faydası için olan uygulamalar bugün Türkiye’de uygulanabiliyor. Türkiye’de başkasına ait sperm ve yumurta kullanılmıyor. Bu, birçok yönüyle tartışılabilir. Ama Türkiye’de embriyoda genetik tanı yapmaya müsade ediliyor. Bu çok önemli. Bu tıbba aydın bir bakış açısıyla yaklaşıldığını gösteriyor. Şu anda Sağlık Bakanlığı’nın insan klonlamasına karşı tamamen negatif baktığı kesin. Cinsiyet tayinini yasakladığı kesin. Ama bunun dışında şarlatanca olmayan ama insanlığın hayrına olabilecek çalışmaları kesinlikle destekleyeceğini düşünüyorum. Burada embriyolardan elde edilen kök hücreler ne kadar etiktir diye bir tartışma konusu olabilir. Bakanlığımızın ve diğer ilgili mercilerin, araştırma ve insan sağlığını tedavi etme amaçlı ise buna sıcak bakacağını biliyorum. Kullanılamaz diye bir karar çıkmaz.
Akdeniz anemili, yaşam süresi kısıtlı. Ailesi çözüm arıyor. Çocuğumu nasıl kurtarabilirim, buna uyan kemik iliği ya da kordan kanını nereden bulabilirim diye. Başkalarından bulsa bile birinci derece akrabalardan alınan kemik iliği ve kordan kanı tedavide çok etkili. Bu aileler sıklıkla ikinci bir çocuk dünyaya getirme fikriyle geliyor. Sağlıklı olsun, Akdeniz anemili olmasın, ama mümkünse abisiyle aynı dokudan olsun ki, ondan kemik iliği ya da kordan kanı olarak abi ya da ablayı tam olarak tedavi edebilelim. Bu çalışmaları yapan, gebelikle sonuçlandıran ve hasta çocukların iyileştiğini görerek sonuçları yayınlayan dünyadaki ikinci merkeziz. Diğeri ABD’de.
Kök hücreler, ‘yetişkin’ ve ‘embriyonik’ olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yardımcı üreme tekniklerinde arta kalan ya da kullanılamayacak durumda olan embriyolar, çiftlerden izin alınarak kök hücre çalışmalarında değerlendirilebiliyor. Semra Kahraman, kök hücre araştırmalarına bu imkanı görerek başlamaya karar vermiş. Şu anda Türkiye’de embriyoya dayanan kök hücre araştırması sadece Memorial Hastanesi’nde yürütülüyor. Kahraman’a göre dünyadaki önemli merkezlerle eş zamanlı ilerliyorlar.
Hücre, bir canlının en küçük hayati parçası. Canlının sağlığı, hücrelerin yeterince kendini yenilemesine, özelliklerini kaybetmemesine ve hastalık yapıcı her türlü unsura karşı dirençli olabilmesine bağlı. Kök hücreyi insan sağlığı için son derece önemli kılan sebep, sınırsız çoğalma özelliğine sahip olması. Uygun ortamı bulduğunda organ ve dokuyu oluşturan hücre tiplerine dönüşebiliyor. Kök hücre, gereken organlarda hücre yenilenmesine ve bazı hasarlı dokuların iyileşmesine imkan tanıyor. Kök hücreyle ilgili çalışmalar aslında 50 yıl öncesine dayanıyor. Kemik iliğindeki yetişkin hematopoetik kök hücrelerin kan hücrelerine dönüştüğünün keşfi, kan kanserinde dönem noktası oluyor. Günümüzde kemik iliğindeki kök hücrelerin kan haricinde kas, kemik ve damar hücrelerine dönüşebildiği görüldü. Ayrıca yetişkin tip kök hücrelerin, sadece kemik iliğinde değil; sinir, kas, karaciğer, göz ve deri gibi organ ve dokularda bulunduğu da artık biliniyor. Arayışlar sonucunda 1998’de insan embriyosundan kök hücre elde edildi. Bu bir çığırdı. Çünkü, embriyonik kök hücreler, yetişkin kök hücrelerdeki sınırlılığın aksine, insan vücudundaki tüm hücre türlerine dönüşebilme özelliğine sahipti. Emriyonik kök hücreler, yetişkin kök hücrelerden daha elverişli olmasına rağmen, kanser oluşma riski, doku uyumu problemi ve etik kaygılarla kliniklerde test amaçlı kullanılmaya başlanmadı. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda yağ dokusunda da yetişkin tip kök hücreler olduğu belirlendi.
Kök hücre araştırmaları kötü niyetle kullanılabilir mi? Moleküler Biyolog Necati Fındıklı bu soruyu şöyle cevaplıyor: “Bu ihtimali asla gözardı edemeyiz. Kök hücrelerin halen keşfedilmekte olan büyük potansiyeli iyi niyetli kullanılabileceği gibi kötü amaçlar için de kullanılabilir. Bu hücreler kötü ellerde adeta bir organ mafyasına dönüşebilir. Genetik değişikliklerin hastalıkları tedavi edici etkisinden bahsedildiği şu günlerde özellikle genetik hastalık taşıyıcısı bir kişiye uygulanacak gen tedavisi ile kök hücre nakli, kötü amaçlı kişi ve gruplarca insan genomunu değiştirmek amaçlı da kullanılabilir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bununla birlikte çıkan sonuç bu yöntemlerin tıbbi katkısı ile birlikte ahlaki, etik ve dini yönden değerlendirilmesi ve bazı kontrol mekanizmalarının oluşturulması insanlığın geleceği adına önemli.”
İnsan klonlama, diğer ifadesiyle kopyalama metoduyla da embriyonik kök hücre elde etmek mümkün. 2004’te Güney Koreli bilim adamları bu yöntemle insan embriyonik kök hücresi ürettiklerini dünyaya duyurdu. Yalnız, klonlama metodu dini ve etik açıdan uygun olmadığı için kabul görmüyor. Ayrıca, metot her açıdan külfetli. Buna rağmen, tedavi amaçlı klonlamaya bazı ülkeler izin veriyor. İngiltere İnsan Üreme ve Embriyoloji Dairesi, koyun kopyalayan İskoç bilim adamı Prof. Dr. Ian Wilmut ile Londra Psikiyatri Enstitüsü’nden motor-nöron uzmanı Christopher Shaw’a tedavi amaçlı olmak şartıyla kopyalama metoduyla insan embriyosu üretmelerine izin verdi. Daire, Ağustos 2004’te Newcastle Üniversitesi’nden bir ekibe şeker hastalığının tedavisi amacına yönelik aynı konuda izin vermişti. Söz konusu hastalıkların gelişim seyri hasta insanlardan alınan hücreler kullanılarak üretilen embriyolar izlenerek gözlemlenecek. Verilen izinde, embriyo belirli sayıda hücreye ulaşınca imha şartı var. Doc.Dr. S.Kahraman dan alıntı.