Hipnoz, dikkatin yoğunlaştığı ve telkin alma yeteneğinin arttığı, uyku ile uyanıklık arası bir bilinç hâlidir. Hipnozda kişinin dirençlerinin birçoğu ortadan kalkar ve kişi değişime açık bir döneme girer.
Zihnimiz, aldığı bilgileri hem bilinçli hem de bilinçaltı olarak işlemektedir. Bilinç, zihnin mantık yürüten, kavrayan, eleştiren, yargılayan kısmıdır. Bilinçaltımız ise beynimizin farkında olmadığımız yanıdır. Bütün istemsiz, otomatik beden fonksiyonlarını kontrol etmenin yanında, tüm deneyimlerimizi, hatıralarımızı depolar, bağışıklık sistemimizi, hormon sistemimizi kontrol eder. Zihnimizin bu derindeki kısmı aynı zamanda sezgilerimiz, tutumlarımız, kendimiz hakkındaki düşüncelerimiz ve alışkanlıklarımızdan da sorumludur. Bilinçaltı, bilinçli zihnin aksine sorgulamaz, eleştirmez, telkinleri veya imgelem yoluyla hayal ettiğini kolayca kabul eder. Bilinçaltının en temel görevi bizi hayatta tutmak ve mutlu etmektir.
Aslında her şey bilinçaltımızdaki düşüncelerimizin, inançlarımızın, duygularımızın yansımasıdır. Birçoğumuz hep aynı hataları yapar ve hep aynı sorunları yaşarız. Çünkü beynin bilinçli kısmı tekrarlanan hataların farkında olsa da, bilinçaltı farklı düşünmekte, hissetmektedir. Bilinçli aklımız, sağlığımız için zayıflamamız gerektiğini söyler. Fakat bilinçaltı, yemek yemenin rahatlattığını, stresi azalttığına inanıyorsa kilo vermek zorlaşır veya kilo verip, tekrar alırız. Çünkü gerçek şef bilinçaltıdır. Terapi ancak bilinçaltını ikna ederek, inançlarını değiştirerek gerçekleşir. Dış şartları değiştirmek yerine içimizdeki inançları değiştirmek zorundayız. Hipnoz, bilinçaltına açılan kapıdır. Hipnoterapi ile bilinçaltı düşünce, inanç ve duygular yeniden düzenlenerek terapi gerçekleşir.
Zihnimizi bir buzdağına benzetebiliriz. Görünen bilinçli zihin bu dağın % 1-10’u kadardır. Suyun altında kalan % 90’ı ise bilinçaltıdır. Bilinçli zihin daha eleştireldir yani problem çözerken daha çok analiz yapmaya meyillidir. Bu da bazen karasızlığa ve harekete geçmekte zorluklara neden olabilir. Hipnoz altında bilincin bu analiz yeteneğinden kurtulan bilinçaltı zihin, telkin almaya daha hazır hâle gelir ve terapi gerçekleşir. Napoleon Hill’in söylediği gibi: “Aklınız neyi kabul edip inanıyorsa, onu gerçekleştirebilir.” Ya da “Bilinçli aklımızın kavrayıp, bilinçaltımızın inandığı gerçekleşir” demek daha doğru olabilir. Bu bizim bilinçaltımızın gücüdür. Bilinçaltına yerleşmiş gerçeklerimizi sıkça tekrarlanan sözler yaratır.
Hipnoz garip veya esrarengiz bir olay değildir. Aslında hipnoz hâllerini bazen gün içinde de yaşarız ancak bunun hipnoz olduğunu bilmeyiz. Örneğin, arabayla giderken daldığınız ve eve vardığınızda hangi yollardan geçtiğinizi hatırlamadığınızda ya da önemli bir işiniz için yatmadan önce sabahın beşinde kalkmanız gerektiğini düşünüp, tam o saatte kendiliğinden uyandığınızda aslında hipnoz, trans durumu yaşarsınız. Çocuklar da hipnoz olur. Oyuncaklarıyla oynamaya dalmış bir çocuk seslendiğinizde sizi duymuyorsa hipnozdadır. Bu yüzden dikkatimizi bir şeye yönlendirdiğimizde, bilincimiz değişmekte ve hipnoz oluşmaktadır. Bu hipnoz halini kullanarak bilinçaltına inebilir, bizi rahatsız eden düşünce ve duygulardan arınabilir, kötü alışkanlıklarımızdan sonsuza kadar kurtulabiliriz.
İngiliz Tıp Birliği 1953, Amerikan Tıp Birliği 1958 yılında hipnoterapiyi bir psikoterapi yöntemi olarak kabul etmişlerdir.
Hipnoterapiden Yararlandığımız Alanlar